Çocuk ve Ergenlerde Kaygı Bozuklukları

Anksiyete (kaygı), tehlikeli ya da korkutucu durumlarla karşılaşıldığındakendimizi korumak için verilen bilişsel, fizyolojik ve davranışsal tepkiler bütünüdür. Bilişsel olarak zihnimizde durumun risk değerlendirmesi gerçekleşir, fizyolojik bakımdan bedenimiz aksiyona geçmeye hazırlanır ve davranışsal olarak karşımızdaki tehditten uzaklaşır ya da onunla yüzleşiriz. Fiziksel tehditlere karşı kendimizi güvende tutmak için gösterdiğimiz anksiyete tepkisi; tamamen normaldir ve gereklidir. Fakat anksiyete gerçekte karşılaşılan fiziksel tehditlere değil de zihinde canlandırılan ve gerçekleşmesi muhtemel tehditlere yönelik ortaya çıktığında bir sorun haline gelebilir. Eğer kişi sürekli kaygı, korku ve fobi gibi anksiyete belirtileri gösteriyor ise, bu belirtiler şiddetli ve günlük hayatı etkiliyorsa; anksiyete kontrolü ele geçirmiştir.

Kaygı, anksiyetenin en önemli zihinsel unsurudur, çocukların kaygılarının içeriği; yaşları ilerledikçe değişkenlik göstermektedir. Çocukluk çağında daha çok hayvanlar, kazalar ve karanlık gibi genel ve somut alanlarda; ergenlik çağındaysa sosyal uyum, beğenilme ve başarı gibi kişisel ve soyut alanlarda kaygı gösterir. Ayrıca erken yaşlarda canavarlar ve hayaletler gibi hayali güçlerle ilgili korkulara sık rastlanırken; yaş ilerledikçe korkuların kaynağı performans ve kabul edilme gibi gerçekçi konulara yönelir, genel olarak çocukların kaygı ve korkularının sayısının yaşları ilerledikçe azalması beklenir.

Kaygı Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir?

Çocukluk döneminde yaygın olarak:
• Ayrılık kaygısı,
• Sosyal kaygı,
• Yaygın kaygı,
• Özgül fobiler görülmektedir.

Kaygı bozukluğunun her birinin belirtileri kendine özeldir, temeldeki ortak yönleriyse çocuğun yaşıtlarına oranla belirli durumlara karşı yoğun kaygı yaşaması ve bu kaygıyı yönetmekte kullandığı işlevsiz baş edim şekilleridir.

Ayrılık kaygısındaki çocuk, kendisine bakım veren kişiden ayrılma konusunda yoğun kaygı yaşar, genelde bakım verenini bir daha göremeyeceğine, onların veya kendisinin başına bir şey geleceğine ait düşünceler taşır. Bunlara bağlı olarak da bakım vereninden ayrılmak istemez, zorunlu ayrılık durumlarında ise yoğun kaygı duyar, ağlar ya da içe kapanır.

Sosyal kaygıda çocuk yaşıtlarıyla iletişim halinde kalmaktan, özellikle yaşıtları arasında herhangi bir performans sergilemekten aşırı kaygı duyar, genelde bu tip durumlardan kaçınır. Bunlar sınıf öğretmenlerince genelde sessiz sakin ve katılımı az çocuklar olarak tanımlanır. Sınıf içinde parmak kaldırmaktan, sunum yapmaktan, oyunlarda yer almaktan, kendi düşüncelerini belirtmekten sıklıkla kaçınır.

Yaygın kaygıda çocuk belirli bir konu hakkında değil, birçok konuya ilişkin sürekli olarak kaygı duyar, Haberlerde veya arkadaşlarından duyduğu birçok konuda hemen kaygıya kapılabilir. Olumsuz her duruma karşı hassastır bu kaygı bozukluğu bulunan çocuklarda sıklıkla kendisinin, anne ve babasının sağlığı hakkında kaygılı olma durumu da gözlenir.

Özgül fobiler gelince çocuk sadece spesifik bir objeye, bir duruma karşı yoğun kaygı duyar ve o durum ya da obje ile karşılaşmaktan sürekli kaçınır.

Çocuklarda Kaygı Bozukluğu Nasıl Tedavi Edilir

Eğer çocuğunuzda yukarıdaki durumları gözlemliyorsanız mutlaka bir çocuk psikiyatri doktoruna başvurmanızı öneririz, kaygı bozukluğu tedavisinde etkinliği kanıtlanmış en iyi terapi ekolü, bilişsel davranışçı terapilerdir; bilişsel davranışçı terapinin yanında oyun terapisi yöntemi de çok güzel sonuçlar vermektedir. Anksiyete tedavisinde, çocuk psikiyatristi ve çocuk arasında yeterli işbirliği ve güven ilişkisinin oluşmasının ardından kaygı duyulan obje, durum ile çocuk karşılaştırılır ve önceden kullandığı işlevsiz baş edim şekilleri kullandırılmaz.

Kaygı bozukluğunun tedavisinde kullanılan ve halk arasında “maruz kalmak” olarak tanımlanan bu yöntem; aslında bir tür kaygı duyulanlarla karşı karşıya getirme terapisi olarak açıklanabilir. Karşı karşıya getirme eylemiyse çocuğun isteği doğrultusunda, kademeli olarak yapılan ve bir uzman eşliğinde gerçekleştirilen ve yapılması gereken bir yöntemdir. Bu teknik, çok hassas bir yöntemdir, uzman olmayan kişiler tarafından yapılması, çocukta kalıcı etkilere neden olabilir.

Kaygı Bozukluğu Olan Çocuğa Genel Yaklaşım

Çocuğa hiçbir şekilde kaygı ve korkularından ötürü kızılmamalı, çocuk dışlanmamalı, cezalandırılmamalı veya çocukla dalga geçilmemelidir, bu kaygı ve korkuların çocuğun elinde olmadan yaşadığı durumlar olduğu kabul edilmelidir. Çocuklar sıklıkla kaygı ve korkularını dile getirmekte gönülsüz davranır, çocuğun kaygı ve korkuları anlayışla karşılanmalı, bu tür korkuları bulunan tek çocuğun o olmadığı, diğer çocukların da bu tür kaygı ve korkuları olabildiği belirtilerek çocuk ve ailenin rahatlatılması gerekir. Kaygı bozukluğu olan çocuklarda diğer bazı psikiyatrik problemlerin görülme sıklığı da arttığından, bu çocuklar gerekli tanı, tedavi ve danışmanlık için öncelikle bir çocuk psikiyatrisi tarafından görülmesi gerekir.

UZM. DR. SERKAN SÜREN
Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı