Nörogelişimsel bozukluk olarak da tanımı yapılabilen bu bozukluk doğuştan gelmekte, belirtilerini okul öncesi çocukluk döneminde gözlenmektedir.

Otizm ya da otizm spektrumu bozukluğu(OSB), sosyal etkileşim için gerekli olan konuşma becerilerinde ve sözsüz iletişim (jest mimikler) becerilerinde yetersizlikle karakterize bir bozukluktur. 

Hep aynı şekilde yapılmak istenen sürekli, ısrarcı bir şekilde tekrarlayan davranış, konuşma ve ilgi alanları da hastalığın olmazsa olmaz özelliğidir, sosyal etkileşimi daha da çok bozar ve çocuğu kendi iç dünyasına kapatarak yalnızlaştırır.

OSB bu dezavantajların yanında, normal gelişime sahip çocuklarda görünmeyen, benzersiz güçlü yanları ve farklılıkları da içinde barındıran bir belirtiler topluluğudur.

Artık bugünkü genel yaklaşım tek hastalık kavramının otizm için geçerli olmadığı yönündedir. Otizmin tek bir hastalık antitesi olmaktan çok, farklı sebeplere bağlı olarak gelişen, farklı şiddetlerde seyreden, ortak klinik özellikleri olan bir grubu temsil ettiği düşünülmekte ve bu amaçla spektrum tanımlaması kullanılmaktadır. Spektrum” terimi, otistik bireylerin sahip oldukları zorlukların ve farklılıkların geniş çeşitliliğini yansıtmaktadır.

Otizm Spektrum Bozukluğu Nedir?

Bilim dünyasında 2000’li yılların başlarına kadar Otizm spektrum bozukluğunun(OSD) çocuklarda nadir olarak karşılaşılan bir durum olduğu savunulurken, son yıllarda OSD görülme sıklığındaki çarpıcı artış (farkındalık veya toplumsal duyarlılık artışı ile izah edilemeyecek boyutta) ile bu görüş terk edilmiştir.

Aynı bilim dünyası bir yandan OSD’nin çocuklarda neden daha sık görülmeye başladığını anlamlandırmaya çabalarken, bir yandan da bozukluğun nedenini saptayamama, yeni tanı yöntemleri geliştirememe ve belirtileri umulan düzeyde tedavi edememenin sıkıntısını yaşamaktadır. Hastalığın nedeni ile ilgili; beyin gelişiminin erken dönemlerde etkilenmesi bu etkilenmede çeşitli genetik faktörlerin rol oynaması gibi emekleme düzeyinde bilgilere sahibiz. Herhangi bir kan testi, ileri laboratuvar yöntemi veya beyin görüntüleme ile hastalığa ait tanı koymaya yarayacak bir ipucu saptanabilmiş değil. Tedavide özellikle ilaçlar sık olarak ve gerekliliği tartışılmaksızın kullanılmakla birlikte (eşlik eden öfke nöbetleri, hareketlilik, takıntıların kontrolü için) otizmin çekirdek belirtilerini tedavi edecek bir ilaç veya terapi yöntemi henüz bulunamadı.

Bozukluğun nedenini saptamada, tanısını koyabilmede ve başarılı bir şekilde tedavi edebilmede, net başarılar sağlanamasa da neyse ki, hastalığın belirtilerinin neler olduğu ile ilgili daha tutarlı ve doyurucu sonuçlar elde edilmiştir. Bu belirtiler; APA (American Psychiatric Association) tarafından yayınlanan DSM (Diagnostic and statistical manual of mental Disorders) isimli klavuzda tanı kriterleri olarak düzenlenmiştir. 2013 yılında 5.si yayınlanan bu kılavuzda OSB için tanı ölçütleri; sosyal iletişim bozukluğu ve tekrar eden davranış kalıpları şeklinde 2 ana başlıkta sınıflandırılmıştır

Otizm Belirtileri

Otizm belirtileri hemen ortaya çıkmaz. Belli bir yaştan sonra daha çok belirginleşmektedir. En sık başvuru nedeni; 2-3 yaş arasında olur ve neden çoğunlukla konuşma gecikmesidir. Bununla birlikte bu yaş aralığındaki bir çocuk;

  • Başkalarıyla göz teması kurmuyorsa
  • İsmini söylediğinizde bakmıyorsa
  • Söyleneni işitmiyor gibi davranıyorsa
  • Parmağıyla ile istediği şeyi göstermiyorsa
  • Oyuncaklarla oynamayı bilmiyorsa
  • Akranlarının oynadığı oyunlara ilgi göstermiyorsa
  • Bazı sözleri tekrar tekrar ve ilişkisiz ortamlarda söylüyorsa
  • Konuşmada akranlarının gerisinde kalmışsa
  • Sallanmak, çırpınmak gibi garip hareketleri varsa
  • aşırı hareketli, hep kendi bildiğince davranıyorsa
  • Gözleri bir şeye takılıp kalıyorsa
  • Bazı eşyaları döndürmek, sıraya dizmek gibi sıra dışı hareketler yapıyorsa

Günlük yaşamındaki düzen değişikliklerine aşırı tepki veriyorsa, otizm açısından değerlendirme yapmak gerekir.

Otistik Hakkında Bazı Gerçekler

Otizm, ailenin yanlış bir hareketinden veya davranışından kaynaklanmaz. Otizmin sebebi net olarak bulunamamıştır. Doğuştan beyin gelişimi ile ilgili bir problem olduğuna dair bilimsel kanıtlar bulunmaktadır.

Her üç otizmli çocuktan biri yeterli eğitimi alamadığından dolayı ileriye dönük sorunlar yaşamaktadır.

Gastrointestinal (GI) bozukluklar, nöbetler, uyku bozuklukları, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), kaygı ve fobiler başta olmak üzere bazı tıbbi sorunlar ve ek psikiyatrik problemler otizme sıklıkla eşlik eder.

Çevre kirliliği, civa, aşılar gibi çevresel risk faktörleri ile otizm gelişme riski arasında hiçbir bağlantı gösterilmemişken, ileri baba yaşı ile otizm riskinin arttığı bir çok çalışmanın ortak sonucudur.

Otizm tanısında EEG ve MR gibi nörolojik tetkikler otizm olup olmadığı ile ilgili herhangi bir bulgu vermez. Dolayısıyla tanıda kullanılmaz.

Otizm Tedavisi

Erken tanı ve sürekli, yoğun özel eğitim otizmin tek tedavisidir. Davranışçı terapiler ve erken müdahale ile otizmin belirtileri hafifler. Küçük yaşlarda (2>) daha çok ebeveynin eğitim programı ve sosyal-duygusal gelişmeye katkısı olan programlar seçilmelidir.

Otizmin temel belirtilerine yönelik en etkin program olarak uygulamalı davranış analizi gösterilmektedir. Uygulamalı davranış analizi programı haftada 20-40 saatlik bir uygulamadır. Bu tam zamanlı programlarda başarı yüksek oranda bildirilmiştir.

Ailenin eğitimde rol alması, ve evde de çocuğun sosyal duygusal gelişmesi ve olumsuz davranışlarını değiştirmek için çaba harcamaları gerekmektedir. Eğitim süresince çocuk psikiyatri çocuğu belli aralarla görüp eğitim hedeflerini eğitimcilerle paylaşmalıdır.

OSB de etkinliği kanıtlanmamış olmasına rağmen alternatif tedavi yöntemlerini uygulayanlar; ailelere büyük ümitler vaat ederek ailenin uygun eğitim ve tedaviye yönelmelerini engellemektedirler. Uzun süre boyunca hem maddi hem de manevi hem de zamansal enerjisini bu alana yatıran ailelerin, daha sonra uygun tedaviye başlamaları kolay olmamaktadır.

  1. Duyusal bütünleme : Mevcut veriler otizmin temel belirtilerinde (sosyal-iletişimsel ve stereotipik özellikler)etkili olmadığı yönündedir.
  2. Diyet tedavisi: otizm temel belirtileri üzerine her hangi bir etkinliği bildirilmemiştir.
  3. Hiperbarik oksijen: Hiçbir olumlu etkisi yoktur.
  4. Ağır metalden arındırma: Otizm tedavisinde yeri yoktur.
  5.  Nörofeedback: Etkin değildir.

Sonuç

Her çocuğun gelişimi farklı olmakla birlikte, erken tedavinin hastalığın gidişatını dramatik olarak iyileştirebilme potansiyeli olduğunu biliyoruz. Çalışmalar, örneğin erken yoğun davranışsal müdahalenin, otistik spektrum bozukluğu olan küçük çocuklarda öğrenme, iletişim ve sosyal becerileri geliştirdiğini göstermektedir. Bu anlamda otizmde erken belirtileri tanımanın ve erken müdahale hizmetlerine ulaşmak oldukça önem taşımakta.

Bir ebeveyn ya da bakıcı olarak yapabileceğiniz en önemli şeylerden biri, otizmin erken belirtilerini öğrenmek ve çocuğunuzun ulaşması gereken tipik gelişimsel basamaklarını bilmek olmalıdır. Erken müdahale ile sonuçlar iyileştirilebilir olabileceğinden, çocuğunun gelişimi ile ilgili endişeleri olan ebeveynlerin, zaman kaybetmeden çocuk psikiyatrisi muayenesi talebinde bulunmaları gerekir.

UZM. DR. SERKAN SÜREN
Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı